Friday, April 21, 2006

Emre Çakar

Her başlığın bir hikayesi olduğu gibi, bu başlığın da bir hikayesi var... Hem de deli dolu, kaçık, yaşça ufak, dostça büyük bir hikayesi... Bu adamı tanıdığım kısacık sürede, ondaki potansiyeli farkettim ki, farketmemek mümkün değildi... Deli bir adamdı bu adam yahu. Yani o yaşta ki deliliğini benim matematik bilgime dayanarak oranlarsam, yoook yaaa, bu adamı 40 yaşında tanımak el bombasını ısırmak gibi birşey olurdu sanırım... Gelip kulağımın dibinde "Amaaan Tanrıııımmmm!!" diye bağırdığında ben de şehadet getirirdim.... Askerliği beraber yaptım bu keratayla... Zaman zaman sınır karakolunda nöbet tutmak mı yoksa Emre ile aniden karşılaşmak mı diye sorardım kendime... Tenis topunu alıp duvara fırlatırsınız "boooyingg" diye bir ses çıkarıp geri döner ya, kendinden iri dostlarıyla böyle bir ilişkisi vardı Emre'nin... Zayıf bir adamdı, aman ha karakter olarak diil... Zayıflığının sebebi haftada 7 kere banyo yapıp 49 kere kese atmasıydı... Çok hijyenik yani, aloeveralıydı... Öğrenme konusunda elektrikli süpürgeden biraz hallice, hafiflik konusunda kuş tüyü yastıktan biraz ağırdı... Horlamaz, ısırmaz ve salya akıtmaz... Mayıs'a kadar Worldcard'ınıza ekstra 4 taksit ve 4 kat WorldPuan imkanıyla...

Dipnot: Gel Emre dedim boşver sözlüğü dedim, burası daha samimi dedim... Dinlemedi...

İnsanın inbox'ı gibisi yok...

"Gmail'e hoşgeldiniz",
"Nerede kaldınız, biz de Yahoo'da sizi beklerken ağaç olduk",
"Hotmail'e buyurmaz mısınız"

Bunlar sadece ısınma turları, kapıyı açıp içeri inbox'a girdiğimde, önce bir etrafın çeki düzenine bakarım... Oraya buraya atılmış mailleri toparlayıp bi güzel paketlerim, çöpler varsa onları atarım... Sonra elimde gönderilecekler varsa onları gönderirim... En son küçük odaya geçip eski maillere bakarım... Bu arada başka bir siteden bi cd takarım müzik setine... Oooohh, insanın inbox'ı gibisi yok...

Saturday, April 15, 2006

İnsanın en iyi dostu

İnsanın en iyi dostu.. Kahvedir... kahvedir tabii... Sabah saat 05:00'te iş başı yaptığımda beni sağlam silkeleyip, "kendine gel dostum, gün başlayacak" diyen bir bardak sade kahvenin üzerine tanımam... Hangi kahve olduğu damak tadına bağlıdır, yani Jacobs ya da Nescafe zaman zaman farketmeyebilir... Öyle anlar olur ki, ne olursa olsun sadece kahveye ihtiyacım var dediğim zamanlar çoğunluktadır... Tabi bu, sabah için... Bir de bu işin gün içinde olanı vardır, beden uyanmıştır ama ne hikmetse hala kahve istemektedir, o zaman devreye 3'ü 1 aradalar girer (adamlar her şeyi düşünüyor)... Onun da farklı bir tadı vardır, yumuşatılmış kafein... Ama ne olursa olsun, kahve insanın en iyi dostudur...

Friday, April 14, 2006

Çocuktum ufacıktım...

Geçenlerde sanırım Zaman gazetesindeydi, bir haber çok ilgimi çekti, habere göre TRT biz çocukken yayınlandığı çizgi filmleri Askerin onayı ve tavsiyesini alarak tedarik ediyormuş... Bir an soğuk bir duş aldım, düşünsenize Red Kit, Ten Ten, Şirinler, hepsi askerin kontrolünden geçmiş bize gelene kadar... Çocukluğum demek ki o kadar da saf geçmemiş... Her Türk asker doğar ve askerin çizgi filmini seyreder :)